Çevik Bakış açısı her zaman lazım

By

Eylül ayı başladı, okullar açılıyor ve çoğu profesyonel yaz tatili programını bitirip çalışma rutinine dönüyor. Ben de yazı ailemle birlikte çalışma programımın yanısıra kısa-uzun tatillerle çok keyifli geçirdim. Yurt içi- yurt dışı iş seyahatleri, yeni projeler ,yoğun ama keyifli günler önümde beni bekler. Tatilde olsa profesyonel hayatta da olsa çevik bakış açısının bir düşünme sistemine dönüşmesini yaşadığım iki küçük olayla bu blog yazısında paylaşmak istedim.

İlk olay uzun bir aradan sonra karşılaştığım eski bir çalışma arkadaşımla aramızdan geçen bir sohbet üzerine. Karşılaştığım arkadaşım konusunda son derece uzman ve yetkin bir kişi. Söylemi tam olarak şöyleydi: Şirketimiz çevik dönüşüme girdi ve şimdi beni de birimimde çevik  dönüşümü standart pratiklerle aynı şekilde uygulamam konusunda zorluyorlar. Bu da tam tersi ben de değişime karşı direnç yaratıyor. Oysa bir çok pratiği ben zaten işime katkı sağladığı için uyguluyorum, sen zaten çeviksin kolay geçiş yaparsın diye de baskıyı artırıyorlar dedi. Çeviklik pratiklerinin ya da çeviklik yaklaşımın şu sıralar tabiri caizse moda bir akım olduğu için, altında yatan felsefeden bağımsızlaştırılarak  salt pratikler olarak uygulatılmaya çalışılmasının  aslında çevik bakış açısının katacağı değeri önemsizleştirdiği ve bağlama uygun olarak pratiklerin özelleştirilmesi gerektiği konusunu tekrar hatırlattı. Çeviklik bakış açısının sadece kurumlarda takımların yada birimlerin iş yapma şekli olarak algılandığını çoğunca görüyorum Arkadaşımı çok dikkatle dinledim.herhangi bir değişim karşısında tedirginliği olan bir yöneticinin endişelerini ve bir konuyu zoraki sahiplendirilmesi konusundaki içsel direncini gördüm.Bununla birlikte  işinde başarılı olma isteğinin yoğun olduğu da o kadar aşikardı. Bu durum karşısında Çevik koç olarak etkinliğini ve katkısını yüzlerce kez gördüğüm Scrum ve Kanban ve diğer pratiklerin hemen ateşli savunucu olarak  ona şöyle söylemedim; aa niye öyle diyorsun bak literatürde şu kadar faydası var, elbette uygulamalısın diye görüşte israr etmek yerine yerine şu iki soruyu sordum?

-Sen işini iyi yapabilmek için takımınla hangi pratikleri kullanıyorsun?

-İşinde nelerin gelişmesi gerektiğini düşünüyorsun ve bunlar için aklında neler var?

İşte bu soruların sonunda arkadaşım heyecanla aklındakileri paylaştı ve harekete geçebilmek için nelere ihtiyacı olduğunu da belirtti. Bazen değişim süreçlerinde sadece öyle olacak demek yeterli değil, bunu yapabilmek için neye ihtiyacın var diye sormak daha güzel bir başlangıç sağlayabilir.

Günün sonunda çevik pratiklerini sürekli iyileşme içerisinde olmak, hedeflerimize ulaşmak için deneyimsel gelişmeye açık olmak, duruma uygun yaklaşım ve çözümleri uygulayabilmek için sorgulamak, araştırmak, her seviyeden profesyonelin katkısını alarak işbirliğinde çalışmak, hatalardan öğrenmek, akıllı ve efektif çalışmak, müşterilerimizin ihtiyaçlarına doğru çözümler üretmek için kullanmamız gerekmiyor mu? Her yere aynı modeli ve yaklaşımı uygulayacağız, tek başarı kriteri budur diye çevik bakış açısıyla uyumlu olmayan bir yaklaşım yerine ben bu yaklaşımdan nasıl faydalanırım, yapmazsam ne kaybediyor olbilirim şeklinde değişimi yönetmek daha makul değil mi?

Aşağıdaki görsel araçlara ve pratiklere takılmadan gerçek değişim ve ilerleme için çevik bakış açısının katmanlarını bir kurumda nasıl yerleştirmemiz gerektiğini çok güzel özetliyor.

 

İkinci olay ise tatil sonrası eve dönüşte kendimi yapılması gereken işlerle ilgili ortalıkta deli dana gibi dolaşırken bulmamla ilgili. Malum uzun aile seyahatleri sonrasında tatil dönüşü bir sürü iş birikir. Bavulların açılması, çamaşırların yıkanması, ev alışverişinin yapılması, çiçeklerin bakımı, ödemeler ve operasyonel işlerin yapılması, işle ilgili kolay geçiş için hazırlıkların yapılması, bir de şimdi okul alışverişi vbg yapılması gereken işler listemde bir sürü görev beni ve aile fertlerini beklemekte, herkesin yeteneği ve sorumluluğu doğrultusunda bu listeden işleri yapması gerekiyor. Aslında tipik bir iş ortamındaki yapılması gereken iş yönetimi gibi değil mi?

Peki eğer bu işleri bir sıraya koymazsak, yetkinlik değil sadece istediğimize göre keyfimizin istedikleri görevleri yapmaya başlarsak, birbiriyle bağlantılı işlerde birisi çok yoğun çalışırken bağımlı olduğu kişi başka bir işe odaklandıysada  ve hatta aynı anda bir kaç görevle birlikte ilgilenip yarım bırakıp başka bir göreve başlarsak sizce tatil dönüşü eve adapte olma gibi basit sayılabilecek bir iş ailesi ve ev ortamı neye dönüşür?

Tam bir kaosa dönüşür; Dağınıklık, çalıştığı, uğraştığı halde sonuca ulaşamamış aile bireyleri, ya az önce uğraştığım işte nerede kalmıştım, şimdi tekrar geriden ya da baştan başlamalıyım yakınmaları ve bir türlü istenen seviyede bitmeyen yarım yamalak sonuçlar ve işin elimizde lastik gibi uzamasıyla kalakalırız. Bazen terzi kendi söküğünü dikemez ya  dün tam da bu noktaya varacak bir koşturmacanın içindeyken bir anda kendime geldim.:)

Hey ailem bir duralım ve neler yapmalıyız, hangi sırada yapmalıyız, kim , ne yapacak, yaparken desteğe ihtiyaç var mı? Zamanı ya da farklı bir konuyu dikkate almamız gereken bir durum var mı? Ve bir işi bitirmeden eğer makinede çamaşırların yıkanmasını beklemek gibi bir kısıtımız yoksa başka bir işe başlamayalım olur mu diye bir kaç dakika bir araya gelip netleştikten sonra işlerimize geri döndük ve saat başı ya da işimiz bittikçe birbirimize durum hakkında bilgilendirip nasıl devam edeceğiz konusunda bir dakikalık güncellemeyle çalışmak konusunda anlaştık.

İşte o zaman kendi kendime şunu dedim, örneğin Çevik takımların yada organizasyonların kullandığı Kanban yöntemi. temel pratikleri gözümün önünde film şeridi gibi bir bir geçti…Ne kadar doğru ve özlü pratikler , sadece iş hayatı için değil, günlük hayatımızda her zaman geçerli düşünce yapıları diye bir kez daha farkındalık yaşadım.

-Sistemin bütününe bakmak ve ne yaptığımızın herkesin açıkça görebileceği hale getirmek, devam eden işlerimiz neler, kim hangi görevle uğraşıyor, takıldığımız bir nokta var mı hizalanmak

-Bitirdikçe başlamaya odaklanmak ve aynı anda üstünde çalışılan iş sayısını limitlemek, her şeye aynı anda başlamamak

-Kişileri yönetmeye odaklanmaktansa iş nasıl ilerliyor, nerelerde sorun yaşanıyor, takıldığımız yerler var mı, istenmeyen sonuç olmasındansa takip ederek , metriklere bakarak yerinde müdahale etmek, kızımı , eşimi yönetmeye çalışmaktansa işleri yapabilmeleri için onlara alan açmak:)

-Birlikte aile olarak nasıl çalışacağımız konusunda netleşmek,

-İşler ilerlerken ve tamamlanırken birbirimize geribildirim vermek, katkıda bulunmak,

-Bu tatil dönüşünü sürecini nasıl geçirdik, neler öğrendik , bir dahakine nelere dikkat edelim diye masa başında beraber keyifli bir sohbet yapmak

Bu iki olay benim çeviklik bakış açısının dogmatik olarak uygulanmaya yada uygulatılmaya çalışılmasındansa her zaman her yerde bağlamına uygun olarak tasarlamayla yaptığımız işlere ve hayatımıza değer kattığını tekrar hatırlattı.

Umarım sizde bir yandan okurken size günlük ve profesyonel hayatınızda nerelerde fayda sağlayabileceğini düşünmeye başlamışsınızdır.